Bu önemli girişgahtan sonra, yazımı üç bölüme bölerek ve sizlerin, akıllarına, vicdanlarına ve yazıya konu olan muhattaplara sorular sorarak devam edeceğim.
Kendi özelinde olan bölüm:
Yıllardır, Zengezur konusunda yazılar yazan; katıldığım programlarda Zengezur Koridoru’nun Türk Dünyası için öneminden bahseden, Afganistan’ın karışmasını bile Zengezur Koridoru kontrolünün bize ait olmamasını bağlayacak kadar önemimi abartan bir insan olarak; yıllardır tanıdığım gazeteci arkadaşım Rusya’da yaşayan Elturan Musayev’in önerisiyle Azerbaycan ve Türkiye Devletlerimize destek olmak umuduyla bu sürgün devlete katıldım.
Katıldığım andan itibaren bir çok konuda ısrarcı olup, gerek bir çok toplantıda Rizvan Talibov’a özel konuşmalarda bunları ısrarla dile getirdim.
Bunlar:
1-Dernek veya teşkilat benzeri resmi bir kurum olma ve herkeze görevlerini belirten mazbata verilmesi.
Takip ettiğim kadarıyla hala resmi değiller ve hala mazbatalari yok, vhatsap grubuna şu kişi atandı diye yazmaktan ibaret olan atamalar yapılıyordu, hala da öyle yapılıyor. Baştaki insan Rızvan Talibov’a bunun saçma olduğunu en son söylediğimde ise bana kağıt yazıp verebileceğini belirtince de, bunu ben onu bir makama gösterdiğimde bana gülerler dememle de; uluslararası camiada yeri, ordusu, ekonomisi, ordusu olan, Azerbaycan ve Türkiye Başkanları da bunu yapıyor diye verdiği cevaplaması kibirinin benim nazarımda göstergesi, sabrımın da son damlası oldu.
Şimdi biraz daha modernleşmiş, artık kağıda yazılıp imzalanıyor.
Dikkatinizi çekti mi, tarih var, ama belgenin karşısında numara yok. Niye mi?
Çünkü resmi belgelerde sayı numara olur, bu resmi değil, dolayısıyla belge diye gösterilip algı yapılan belge değil!
Soruların sayısını hafifletmek açısından biraz soru cevap gidelim.
Herhangi bir kırtasiyedeki fotokopi makinasında yapılabilecek resim ve herhangi bir bilgisayarda yazilabilecek bir yazı. Peki, bunun resmi kurumlar nazarında, bir köydeki cami yaptırma, su getirme gibi basit derneğinin belgesi kadar bir resmiyeti var mı?
Yok!
Peki, okuma yazmayı öğrenen bir öğrencinin bunu yazması ile Rizvan Bey’in yazması arasındaki resmiyet açısından fark nedir?
Ama millet görecek, büyük insan imajı verilerek algı olacak ya, önemli olan o!
Bu yazdığım bazılarının yalanla dolu algı politikalarına dokunup, ağır geldiğinden bana kızabilir. O zaman benim ağzımı kapatmaları için onlara bir önerim olacak:
Cumhurbaşkanı Rıizvan Talibov, Rizvan Talibov’u Cumhurbaşkanı olarak atamıştır diye serecem(Belge) imzalayıp, bu belgeyi gostererek Türkiye, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nının karşısına çıkmasını istemiyorum; Mozambik, Zimbabwe devletlerinin Cumhurbaşkanı’nn karşısına çıkabilir mi? Peki bu belgeyle atamış oldukları bakanlar, bu belge kıymetli ya, heryerde bol bol yayınlıyorlar bir devletlerin bakanlarının karşısına çıkabilir mi?
Hadi yanlışım varsa buyrun bu kişilerle buluşup, belgeyi görüştüğünüz kişiyle ayaktayken ortanıza koyun da fotoğrafınızı çekin de göreyim.
2- Para girişleri ve harcamalar konusu:
Devlet olduğunuzu iddia ediyorsunuz ama en küçük ilkokulda dahi olduğu gibi; Resmî olduktan sonra az veya çok gelen paranın, makbuzunun kesilmesi; bir harcama komisyonun kurulması ve harcamaların kuruşuna kepikine (Azerbaycan Kuruşu) kadar açıklanması, bu olmazsa ilerde kendilerinin de, burada bulunan kişilerinin de başının çok ağrıyacağını defalarca desem de duymazlığa gelindi.
Peki, sözde Zengezur Cumhuriyeti yetkililerine sorarım: Özellikle gazeteciler sizi özellikle bu yaptıklarınızın kaynağı nedir, para nereden geliyor diye üstünüze gelip, Türkiye ve Azerbaycanlı yetkillileri araştırmaya davet ediyor, sizler ise belgelerle açıklamayı bırakın, gık mık diyecek kadar da olsa gıkınız mıkınız çıkıyor mu?
Şimdi, burada, birçok, yetkilinin dikkatini çekip ve gazetecinin sorduğu soruyu sorayım:
Azerbaycan şartlarını iyi bilirim, Rizvan Talibov Azerbaycan’da bir işçi, benim gelirimin ondan daha iyi olduğuna da eminim. Öyle olmasına rağmen, çok davet almama ve çok gitmek istememe rağmen sırf maddi sebeplerden dolayı ben Azerbaycan’a gidemedim. Rizvan Talibov oğluyla beraber uçakla geldi, en az bir hafta boyunca Ankara’da ağırlandı. Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelmenin bir kişilik uçak bileti masrafı beş bin, iki kişi on bin, geliş gidiş uçak bileti ise yirmi bin. Lüks otelin siüt odasında kaldı deniyorda normal bir otel diyelim; gezip tozma parası da, normal bir otelin otel parası, bir haftalık yemek ihtiyacı, en az toplam otuz beş bin eder. Otelde sabah akşam oturacak değil, gezme tozma parası da var, onu da saymazsak. Bu rakam da en azın azı!
Peki, bu parayı kim verdi. Kendisiyse kendisi, başkasıysa başkası. Bunu belgeleyebilecek bir kanıtları var mı?
Bandolu, davetli size göre muhteşem olan Ankara İrtibat Bürosu’nun açılışı ve bir aylık kira bedeli en az yirmi bin. Ben yüz bin hesap ediyorum ama etti mi size en az elli bin!
Azerbaycan’daki bir öğretmenin, açlığa alışıp hiç birşey yemese biriktireceği on aylık maaşı.
Peki bu hele Dünya’nın ekonomik krizde olduğu bu devirde; bu masrafı kimin ve kimlerin yaptığının belgesi var mı?
Peki başkaları karşılamışsa, niye Rusya’daki federe devletler, niye diğer sürgün devletler değil de niye Göyçe Zengezur?
Bu yaptığınız harcamalardan ve kaynağından diğer sözde bakanlarınızın haberi var mı?
Son soru hariç, diğer sorular birçok gazeteci tarafından soruldu ama cevap alınamadı, ben sorduğumda da gene verilmeyecek, Bari, son sorunun cevabını ben vereyim ki bir soru dahi cevap vermiş olayım.
Yok!
Bir kaç gün önce sözde bakanlarından biri beni aradı, konuşuyoruz: Ankara’daki irtibat bürosundan konu açıldı. “Hocam şimdi devlet kurduk ya, bize Türkiye para verecek mi ” diye benim soracağım soruyu bana soruyor.” Ne devleti, ne bürosu, en ufak nalbur dükkanında bile tabela olur sen görüntüleri seyrettin var mı tabela” diye soruyorum. Baya düşündükten sonra yok diye cevap veriyor. Bu az buz sayılmayan masrafları kim karşıladı diye soruyorum, cevabı bilmiyorum oluyor.
“Türkiye, devletinizi tanıdığı yalan haberini yaydınız; bana Türkiye’nin tanıdığını belgeleyen bir resmi evrak; resmi açıklama gösterebilir misin” diyorum.
Gene cevap yok!
Düşünebiliyor musunuz, büro açılalı on- beş gün olmuş sözüm ona bakan ama ben kadar haberi yok!
(İzin almadığımdan ismini vermeyeceğim yalanlanırsa kaydı telefonumda)
3-Gruba alınacak, görevlendirilecek kişilere çok dikkat edilmesi gerektiği konusu:
Bir defa daha vhatsab grubuna gelmeden önce bir pazarlık ediyor. Bana şu görevi vermeni istiyorum diyor. Şu anda da değişmediğini biliyorum. Özellikle de teşkilatın başında ise tamam. En ücra köyünde cani yaptırma derneği başkanıysanız bakan olmasa da bakan yardımcısı olma konusunda bir sıfır avantajlısınız.
Gülmeyin gerçekten böyle;
Birinde beni aradı “birisi var, ismi şu, benim Türkiye’de istihbaratım yok şunu bir araştırır mısınız” dedi. Faceine bir baktım, profilinde üstü çıplak resmi var; paylaşımlarını da bir kaç kişi var. Tanınmış insanlardan, tanıdığım ortak arkadaşlarımız var milliyetçi camiada da tanınan ortak arkadaşımız olan iki kişiyi aradım tanımıyoruz dediler.
Durumu anlattım “sakın alma, alacaksan da başka bir vhatsap grubunda beklet görev verme. ” dedim ama demez olaymışım. Gecenin bir yarısı birisi bakanlar kurulu diye adledilen whatsab grubunda tanıdık olmayan, büyük olasılıkla alkollü olmanın gazıyla konuşan birinin sesi, ne gereği varsa bizim mitinglerde attığımız sloganlardan atıp, ben dahil herkeze saydırıyor. Ertesi gün de faceinde bir dakikalık görüntü beşinci saniyede elinde rakı bardağı. İçer içmez o ayrı da, sonuç olarak beni de ilgilendirmez ama benim dediğim farklı. Arife tarif gerek yok anladınız siz ama Rizvan bey haklısın demesine rağmen bir türlü anlatamadım: Rizvan Beyi bir gün sonra aradım. Neymiş efendim o kişinin sorunları varmış, kazanmak lazımmış. O konuşmada Rizvan Beye sözleriyim iki cümle çok önemliydi.
Bu kişiler zaten böyle, dolayısıyla, ben şu bakanlığı isterim, şu görevi isterim diye alınan sizlerde kabahat bu kişilerde değil, araştırmadan buraya alan sizlerde. Kazanacağınızı hesap ediyorsunuz ama kaybedeceklerinizi hesap etmiyorsunuz ve çok şey kaybedeceksiniz.
Şimdi değişti diyebilirler;
Yenilerde, birisi genel başkanlığını yaptığım Zengezur Özgürlük Harekatı’nda görev istediğini yazdı, nazikçe cevap verip duymazlığa geldim. Bir baktım bir hafta sonra sözde cumhuriyete bakan yardımcısı olarak atanmış. (Yalanlarlarsa mesaj cebimde duruyor)
Ben, gerçek doğruları kafasındaki gibi zanneden, doğrularının yanlış olduğunu söylenmesine dahi kapalı olan; kafasını kaldırıp bakmadan denizi ayağının bastıgı yerden ibaret sayan, kazanma hırsı beynindeki amacı olan insanlarla tartışmanın sadece cümle tenisi yapmaktan ibaret olduğunu anlayalı çok oldu.
Bu kelime tenisini umutsuzca da olsa belirli bir süre yapar; sonra kendi haline bırakıveririm.
Bunlar ve bazı sacma şeylerden ötürü Elturan’la konuştum, hiçbirşey olmuyor, olmayacak, anlatamıyorum, anlatamıyoruz, olmayacak burası daha karışacak, çok başımız ağrıyacak.
Sıkıntıları ve uyarılarımı son defa dile getirip istifa ettim sonra da Elturan Musayev istifa etti!
İnanın yanlış insanlar girip, bu kutsal yerlerimiz olan Türk Topraklarımızın ismi yanlış kişilerle anılmasın diye çok uğraştık. Ama olmadı mı olmuyor!
Burada okuyucularıma ve beni tanıyanlara kendimle ilgili bir soru sormak isterim:
Dostlarım çok zeki, önsezileri çok kuvvetli birisi olduğumu söylerler ben buna da katılmam da; ben aptal, salak birisine mi benziyorum ki, bunların öve öve bitiremediği devlet bu kadar iyiydi de, bir zamanlar bana verilen; şuan ise bu görevlerde bulunan kişilerin oraya buraya giderek kullandığı güya görevleri hiçbir zorakiyetim yokken elimin tersiyle ittirivermişim.
Taktir sizin!
Neyse devam edeyim:
Kafam rahattı, ta ki gazeteci dostumdan gelen mesajla bana aşağıdaki fotoğraflar gönderilinceye kadar.
Mesajda;
Ben iki ay önce fotoğraftaki kişi bunların arasına katılmadan gelmeden istifa etmeme rağmen, mesajı yazan gazeteci unutmuş bana hesap soruyor.
Ne oluyor, bu askerimize kurşun sıkan PKK’ya, PYDY’ye destek veren Kürt Yönetimi ile bunların ne işi var. Neler oluyor?
İstifa edeli iki ay olduğunu ispatlayınca aramızdaki konuşma tatlıya bağlandı.
Fotoğraflar heryere yayıldı, ama ben yayınlamadım ama o kadar çok yalan ve algı bombardımanı yapıldı ki; saf milliyetçileri uyarmak için haftalarca araştırma yapıp, bu yazıyı yazmak zorunda kaldım.
Bu yalan ve algının etkisine büyük bir örnek:
Bir üst düzey bir diplomatın grupta Türkiye’nin Göyçe Zengezur Cumhuriyeti’ni tanıtımından kaynaklı tebriğini bir sosyal paylaşım sitesinde gördüm, hemen kendisine telefon açıp bilgilendirmem bir dakika almadı ve konuşmamız, diplomatın hemen paylaşımı siliyorum sözüyle bitti. (Çok üst düzey bir diplomattır ismi bende saklı)
İstifa edeli altı aya yakın olduğu halde bunu unutan öğretmen arkadaşlarım bile devlet kurulmuş, sen niye yoksun diye benden alaysı şekilde bilgi isteyecek kadar olaya inanmışlar.
Yalan ve algı o kadar sirayet etmiş ki ifadesi zor ama bunu yapanlar yarın bir gün yalançı çobana dönecek doğru da söyleseler inanamayacaklar kredilerinden yiyorlar ama farkında değiller.
Sorgulamak lazım o ayrı da; ben büyük harflerle bu yalanı yayan ve inanmak isteyenlere şu soruyu soruyorum:
TÜRKIYE CUMHURIYETI”NİN BU SÖZDE CUMHURIYETİ TANIDIĞINA DAİR BİR RESMİ AÇIKLAMASI VEYA BIR BELGESI VAR MI?
Bu soruya, bu yalanı yayanlar ve şu an bu bölgede savaşta olan Azerbaycan’ın aleyhine olan bu illegal yapılanmayı tanıdığına inanlar cevap versin.
Onlar cevap verekoysun, biz, gazetecilerin en çok sorguladığı kişiden devam edelim:
Mehmet Ali Arslan: Bir zamanlar PKK ve Hizbullah’ın savaş alanı olan Batman’lı. Bir zamanlar kendisininde yazdığı Batman Rehber Gazetesi’nin verdiği özgeçmişine göre; 1996-2011 yılları arasında İslami Davadan Kaynaklı hapishanede yatmış. İnsanlar suç işleyip cezalarını çektikten sonra, o cezadan kaynaklı suçlanmasını hoş karşılamıyorum bu yüzden bu hapis yattığı İslami Davanın ne olduğu konusunda bir yorum yapmayacağım. Beni ilgilendiren burada sorduğumun cevabı ama burada, şu da kafama takılıyor:
İran, Zengezur Koridoru’ndan kaynaklı, üst makamlarının ağzındankaç defa Azerbaycan’ı tehdit etti, Azerbaycan sınırında tatbikat yaptı asker yığınak yaptı, bu son çatışmalarda da İran’la sıkıntılar oldu (Bilen biliyor dillendirmek istemiyorum) niye sözde devlet, bir defa da olsun, İran’ı kınayarak bu konulardan herhangi birine, bir defa da olsa tepkisini belirten; Azerbaycan’ın yanında olduklarını bildiren bir yazılı veya sözlü açıklama yapmadı?
Öyle ya, İran bunu Zengezur Koridoru’ndan kaynaklı yapıyor ve bu sözde cumhuriyetin adı da Göyçe Zengezur. Normal şartlarda İran’a ilk tepki vermesi gereken bunlar değil miydi? Değerlendirme taktiri sizin.
Mehmet Ali Arslan’ın facebookunda yayınladığı resimlerden devam edelim.
Bu resimler Zaho ve Dahok’ta, Irak Bölgesel kürt yönetimi kürdistan eski milletvekili ile ziyaretinde çekildi.
Buraya 8 kişi gidildi. Buradan Türklerin yoğun olduğu Kerkük’e gitmek istediler ama bunlar konusunda bilgi alan ve bu fotoğraf verdikleri yeri ziyaretlerini ögrenen Kerküklü Türkler, bu kişileri, Türk Dünyası’na hesap veremeyiz düşüncesiyle kabul etmedi. (Bir kişi hariç ve o kişiyi de biliyorum)
Şimdi burada bu fotoğraflarla ilgili en üst kişi olduğunu idda eden kişi veya kişilere, bunları yeni bir devlet olarak kabul edip temiz duygularla zıplayan okuyucularıma bu fotoğraflarla ilgili tekrar sorularım olacak:
1- Mehmet Ali Arslan’ın bu geziyi cumhurbaşkanı yardımcısı sıfatıyla bu buluşmayı yaptığınızı biliyorum ki zaten saklamıyorsunuz. O kadar Türk Devleti ve üst düzey kurumları dururken; son ziyaret olsa da fatketmez ama siz üst düzey ilk buluşmanızı neden Türk Askeri’ne kurşun sıkan, PKK PYD’ye destek veren Kürt Yönetimine yaptınız, bunun gereği neydi, bu ziyaret sözde devlet, ve şahsi politikalarınızla nasıl örtüşüyor?
2- Bu ziyaret, sizin sözde devletinizin Turan idealine ters değil mi? Bu şekilde yaparak Askerimizi şehid eden, kurşun sıkan PKK PYD’ye yardım eden bu kişileri ziyaretle, bu terör örgütlerinin yaptıklarını yasallaştırmiş olmuyor musunuz, arka planda en azından manevi olarak destek olmuş olmuyor musunuz?
3- Devletler arasında eşitlik ilkesi vardır. Her iki devlet görevlisi görüşmesinde bayraklar olur. Türkiye ve Azerbaycan bayrağını zaten koyamazsınız da, her birerinizin profilinde olacak kadar sevdiğiniz sizin bayrağınız niye yok? Bayrağınız ve devletinizi, oraya bayrağını koyacak kadar itibarlı görmeyip gelen kişiyi itibarlı gördüklerinden olabilir mi, bundan sebeple, buraya ziyaret eden kişi PKK PYD’yi destekleyenlerin yanında, sözde devletten daha itibarlı olduğundan mıdır?
İtibarlıysa nedendir?
Bırakın sözde devlet olmayı; bir milliyetçi teşkilatın veya derneğin bu şekilde PKK-PYD’ye destek verenlerle resimleri var mıdır, yoktursa niye siz?